11 Aralık 2023 Pazartesi

birinci iç dökme

Kendi kendime yaptığım pek çok konuşma boşa düşmüş durumda… Buraya gelince kendimi yeniden güçsüz hissetmeye başladım. Günlük faydasız dopamin kırıntılarıyla avutuyorum kendimi ki en kötüsü de bu durumun farkında olmam. Farkındayım ancak yapabileceğim şeyler üzerine düşünmeye çabalayasım dahi gelmiyor. Gündelik düşler fırtınasında savrulup duruyorum. Bu durumun kontrol edilebilir bir noktaya gelmesi için kendimi toparlamalıyım. İnsanlar hayatlarında yer edinmiş diğer insanlarla ilgili hep güzel anıları hatırlarlar, bunu aşmalıyım… Yaşadığım ızdırap dolu her bir saniyeyi kendime telkin etmek zorundayım. Ancak güçlü bir zihin için güçlü bir beden gerekir. Zihnim duru bir su, kaslarım sıkı, zekam kıvrak, aklım keskin olmalı. Duygularımı yönetebilmeyi öğrenebilmeliyim. İnsani estetik zevklere kapılmamalı, güzel bir bedende çoğu zaman güzel bir ruh olmayabiliyor. Zamanın ne kadar kıymetli olduğunu tekrar hatırlamalıyım. Bana zevk veren ve daha önce de tutkuyla yaptığım pek çok eylemin içerisindeyim zaten. Bunların üzerine gitmeli, öldürdüğüm onca zamanı arkada bırakıp kendimi bu eylemlere kanalize etmeliyim. Spor, sağlıklı zihin ve bedenin yegane unsuru; hekimlik ise para kazanmak için icraa etmem gereken meslek. Güçlü kalmak için hayatımı idame ettirebilmek zorundayım. Felsefe ve edebiyat ise bambaşka bir tutku… İnsanı yaşamak ve yaşayamamak arasında götüren bir sırat köprüsü… 

22 Haziran 2023 Perşembe

Üstünlük-Aşağılık Kompleksi ve Benlik Kavramı

Aslında bu iki kavram üzerine yazmamın oldukça elzem olduğu fikri, bu kavramların kendi yaşamımdaki gözlemlerimde sürekli hayat bulmasından dolayı oluşmaya başlamıştı ve bu kavramların kendime yönelik bir farkındalık oluşturması açısından da yazıya dökmek niyetinde bulundum. O zaman bu kavramların yaşam ağlarımızı nasıl içten içe ördüğünü şöyle anlatmaya çalışayım; bakacak olursak bu iki terim her ne kadar birbirlerine zıt gibi görünseler de tam olarak birbirlerinin antagonisti değildirler. Birbirlerinden beslenirler. (Zıtlıkların felsefesinde de durum böyle değil midir zaten ? Cennet fikri cehennem fikrini doğurmaz mı ? )Birinin kişinin psikolojisinde vuku bulması, diğer vaka için de kapı aralar. Bir insanda aşağılık kompleksi yaratan bir durum, onda bu kompleksi aşmaya çalışacak bir üstünlük kompleksi de yaratır mukabilinde. Örnek verecek olursam bir çocuk yaratalım ve bu çocuğun da adı Sıddık olsun, bu çocuk liseye yeni başlamış ve tüm arkadaşlarında Apple telefon, Nike ayakkabı... Cart curt bir sürü çok satan markanın bir çok ürününe sahip. Sıddık ise Gezer marka sandaletle okula gitmek zorunda çünkü ailesinin ekonomik koşulları buna elveriyor, yani durum Sıddık'ın elinde değil ancak bu durum onu içten içe elinde olmasa dahi kötü hissettiriyor. İşte burada Sıddık'ın içinde bulunduğu psikoloji onda ileride veyahut bu sıkıntılı durumu yaşadığı dönemde bir kompleks oluşturuyor. Bu ister istemez oluyor. Sıddık için bulunduğu durumun ne kadar vahim olduğu bu kompleksin boyutuna bağlı. Tabii ki liseye yeni geçmiş bir ergen olduğu için bu durumun kendinden kaynaklanmadığının idrakına varamayacak ve özgüvenini tüketecektir. E taaa ki ailesi Sıddık mızmız ediyor diye Sıddık'a son model bir Airmax alana kadar. Sıddık bu durumda ise Gezer sandalet giyen çocuğa bakıp onunla taşak geçecek veyahut sosyal statü olarak onu kendinden alt bir kademeye koyacaktır ve bu doğaldır, zamanında kendi de sınıf arkadaşları tarafından bakışlar ve alaylamalar ile hakir görülmüştür. Sıddık'a göre sosyal statü olarak artık zengin arkadaşlarının arasında bulunmak ona sandalet giyen çocukla taşak geçme hakkını verir ancak işin özünde Sıddık için sosyal statüde bir yükselme söz konusu değildir. Bu sadece görünürde böyledir çünkü Sıddık her akşam zırlayıp babasının bir aylık maaşıyla alabileceği bu ayakkabıyı sonunda 9 taksitle de olsa aldırmış, ailesini de bir aylık süreçte kuru ekmeğe muhtaç etmiştir... neyse tamam abartmıyorum :D  Yani Sıddık  emellerine ulaşmıştır ancak ne uğruna ? Özendiği ayakkabıya sahiptir artık lakin ayakkabısının nasıl alındığıyla ilgilenmez, kendinde oluşan sandalet giymenin verdiği aşağılık kompleksini diğer sandalet giyen arkadaşlarını zorbalayarak kendine yönelik bir üstünlük kompleksine çevirme uğraşındadır. Tabii bu durum gayriihtiyaridir. Gerçi bu durum ileriki yaşlarda da tecelli edebiliyor ancak daha örtülü bir düzeyde oluyor zira zorba gibi davranmak biz yetişkinlere hiç mi HİÇÇ yakışmaz değil mi ? Hahahahahaha en azından çocuklar daha dürüst oluyorlar birbirlerine karşı; sopaları en baştan gösteriyorlar birbirlerine. Her neyse, kompleksi oluşturan durum bir süreç dahilinde gerçekleşir. Bu süreç sonunda kişi kendine yönelik aşağılık kompleksi oluşturan söylemleri, ithamları veya yaşanan olayları absorbe edemezse (Sıddık'ın bu durumu absorbe edebilecek bir uç beyni yok çünkü o daha çocuk)  bu durum ilerde (tecrübeyle sabit ) nevrotik bir hal almaya başlar. Ve bana kalırsa bu tedavinin başlangıcı da  kişinin kendine yönelik farkındalığıdır.